Bu çiftliğe bizden önce orayı ziyaret edenler olduğunu bilerek gittik. Bizi neyin beklediğine dair hiçbir fikrimiz yoktu, ama esas büyük sürpriz, buranın hayvan dolu olması değil, artık daha büyük bir çiftliğe dönüşmüş olmasıydı. Alarmlar, ışıklar, sirenler ve verdiğimiz hiçbir şeye eyvallah etmeyen sert bir köpek vardı artık. Çiftçi geceleri sürekli nöbet tutan bekçiler tutmuştu, ama kendi güvenlik önlemlerinden memnun olmasa gerek, arabasında uyuyordu, hem de mışıl mışıl…
Geceyi bekledik: siyah, soğuk. İlk sensörleri aştık…sonra da o çirkin nahoş sesi çıkaramadan alarmı imha ettik. Ardından alarm kontrollerini kullanılamaz hale getirdik. Dışarı çıkış yolumuzu garantiledikten sonra on metrelerce uzunluğundaki çitleri indirmeye başladık. Sonunda üç kapalı bölmedeki kafesleri hepsini açtık: her yere binlerce mink doluverdi ansızın. Gecenin içinde sağa sola koşuşan beyaz noktacıklar. Tarlalara doğru yola çıkmadan önce geriye son bir kez baktık: artık bambaşka bir yer görüyorduk. Geriye bir mesaj bıraktık:
“Bu çiftlik kapanmıştır.
ALF”
Karanlık ve soğuk gecede koşarken şöyle bir düşünce geçti aklımdan: her ölüm ve sömürü mekânı, sonsuz hayvan treblinkasına son vermek için kapatılmalı; ama bu kendi başına olmaz, bizler de bir kenara geçip olanı biteni seyretmeyeceğiz.
Bütün bunlara son vermek için öfkemiz iradeye dönüşüyor.
Doğrudan eylem için.
ALF