İnsanların biraz huzur, biraz uygarlıktan uzak özgür bir alan soluma amaçlı gittikleri Burgazada’daki Madam Martha Koyu’nda özgürlüğü sadece kendisine helal gören bir insanın aynı denizi paylaştığı balıklara karşı kayalıklara imha kampı (balık kafesi) kurduğu tespit edildi. Korku ile kendini tellere çarpan kafesteki 4 balık denize geri bırakıldı, gün boyu bu kampa düşmesi olası onlarca balık çıkış yolunu kendileri bulsunlar diye kafesin alt kısmı parçalandı.
Balıkların acı çekmediği balondur. Çığlık atmamaları veya neokortekse sahip olmamaları bu balona destek olarak sunuldu. Oysa balıklar da öldürülürken biz memeli hayvanlar kadar acı çeker. Bu acı hem refleksif hem de bilişsel düzeydedir.
(https://news.uns.purdue.edu/x/2009a/090429GarnerPain.html). Oltaya takılan veya balık kafesine kısılan balıkların solukları hızlanır, gözleri büyür. Hayatta kalmak için kendilerini sağa sola çarparlar ve susuz ortama alındıklarındaki son çırpınışları bizim deniz dibinde tutulmamıza eştir: Ciğerlerin (solungaçların) havasızlıktan şişmesi ve boğularak ölüm. Biraz empati yapmak isterseniz deniz dibinde bir dakika bekleyin!
Hayvan refahı, hayvanseverlik ya da pesketaryenlik gibi kolpaları bırakın!
Tahakküme topyekün karşı çıkmak için vegan olun, sömürüyle yürüyen kapitalist sisteme çomak sokmak için frigan yaşayın. Bulduğunuz bütün imha kamplarını, toplama kamplarını yok edin.
ALF diye bir kurtarma servisi yok, boşuna aramayın. ALF bugün, ALF sizsiniz! Deniz kenarlarında keyif yaparken yanıbaşınızdaki ağlarda, kafeslerle son nefesini vermek üzere olan arkadaşlarınız için elinize bir keski alın ve dibe dalın.
Hayvanların gözünde bütün insanlar Nazidir. Son Hitler vazgeçene dek!
Kaynak: http://sosyalsavas.org/2014/07/burgazadada-alf-en-az-4-balik-ozgur/#comment-851